TF6000: Bir motor üretmenin daha fazlası
Türkiye’nin son yıllarda dünyaya açılan en önemli kapılarından biri hiç şüphesiz savunma sanayii… S/İHA’larla başlayan, yeni askeri kara araçlarıyla devam eden ve gerek insanlı gerek insansız deniz platformlarıyla taçlanan bu hikayedeki en büyük boşluk motorlardı.
Daha net bir ifadeyle savunma sanayiinde çok farklı alanlarda oldukça değerli platformlar üretilirken motor konusu bir şekilde hep geride kaldı. TEI tarafından geçtiğimiz günlerde ilk kez çalıştırılan turbofan motor TF6000 bu denklemi ne kadar değiştirebilir şimdiden söylemek zor. Ancak uzmanlar, Ankara’nın önündeki çok uzun yolun kritik virajlarından birini döndüğünü söylüyor.
“Daha yolun çok başındayız”
Savunma Sanayii Araştırmacısı Yusuf Akbaba, TF6000 projesinde TEI’nin öz kaynaklarının kullanıldığını ve halen o şekilde devam edildiğini söylüyor. Ki aslında bu önemli bir detay çünkü söz konusu projeler hem tecrübe hem zaman hem maliyet açısından oldukça zorlu işler.
Bu denli gelişmiş motor üretiminde Türkiye’nin henüz yeni olduğundan ve haliyle çok ciddi sınamalardan geçtiğine işaret ediyor Akbaba ve “İlk kez denediğimiz işlerdi bunlar… TEI’nin PD-170 VE TS-1400 motorlarında elde ettiği tecrübelerin gelecek işlere aktarıldığını görüyoruz. Ancak bir noktayı atlamamak gerek. Kimseden destek almadan ortaya koyduğunuz bu motorlar için ihtiyaç duyulan kritik alt yapılar da ilk kez bu projeler için kuruldu. Haliyle takvim hem çok zorlu hem de ciddi güçlükleri beraberinde getirdi” diyor.
“İhracat meselesini es geçmemek gerek”
Biz her ne kadar TF6000’in kullanılacağı platformlara odaklansak da Yusuf Akbaba oldukça önemli bir konuya daha dikkat çekiyor. O da meselenin ihracat boyutu…
“Türkiye’nin bu motoru kendi geliştirebilmesi neden önemli?” sorusuna gelecek yıllarda yapılacak muhtemel satışlar üzerinden şu yanıtı veriyor:
“Benim tahminim KIZILELMA ve ANKA-3’ün ülkemiz savunma sanayiindeki en büyük ihracat kalemlerinden biri olacağı… Batılı ülkelerden ya da Rusya veyahut Çin’den istediği hava aracını alamayan ülkelerin Ankara’nın kapısını çalacağı sır değil. Güney Amerika’dan Afrika’ya, Orta Doğu’dan Uzak Doğu’ya kadar çok geniş bir coğrafyadan bahsediyoruz.
İşte bu noktada satmak istediğimiz platformda herhangi bir kısıtlayıcı durum olmaması gerek. Biz bunu daha önce ATAK helikopterleriyle ilgili satışta yaşadık. ABD izin vermediği için satış gerçekleşmemişti.
KIZILELMA ve ANKA-3’ü talep eden ülkelere gönül rahatlığıyla satış yapabileceğiz çünkü motor konusunda herhangi bir engelleme söz konusu olmayacak. Bu nedenle TF6000 motor projesi sadece ülkemiz savunma sanayiinde hizmet vermesi adına değil, dünyanın dört bir yanında bayrak gösterecek Türk insansız hava araçları için de altın değerinde.”
“Bu motorun çekirdeği pek çok alanda kullanılabilir”
Bir motorun çekirdek kısmı yani kompresörü, yanma odası ve türbin sektörü kullanılarak ileride gereksinimlere göre birçok turboşaft motoru, turboprop motoru, statik türbini üretmenin mümkün olduğunu biliyoruz. Buradan yola çıkarak Yusuf Akbaba ile TF6000’in diğer projelere nasıl yansıyacağını da konuşuyoruz…
“Sadece hava platformlarında değil kara ve deniz araçlarında da bu motorun yansımalarını görebiliriz” bilgisini paylaşıyor. Kamuoyunda her ne kadar TF6000 ile Milli Muharip Uçak KAAN’ın motoru arasında doğrudan bir bağ kurulsa da Akbaba bu görüşe katılmıyor:
“TF6000’den yola çıkıp ‘KAAN’ın motorunun ayak sesleri’ diyemeyiz. Çünkü KAAN’ın motoru konusunda henüz netlik yok. TEI mi yapacak TR Motor mu yapacak başka bir yol haritası mı olacak bilmiyoruz. TF6000’in çalışması, devam eden bir diğer proje olan TF10000 adına değerli. Rakamlardan da anlaşılacağı üzere daha güçlü bir motor olacak. Eğer görev TEI’ye verilirse bugüne kadar elde edilen bilgi birikiminin KAAN motoru için kullanması tabii ki en doğal sonuçlardan biri olur.
Tabii şimdi en çok merak edilen konulardan biri TF6000’in ne zaman envantere girebileceği meselesi… Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, ‘En iyi şartlarda 5 yıla ihtiyacımız var’ demişti geçtiğimiz aylarda. Ben kendisinin oldukça temkinli bir tarih verdiğini düşünüyorum. Çünkü daha önce sütten ağzı yandı. Bazı projelerde tarihler tutmadı, gecikmeler yaşandı. Bu sefer iş biraz sıkı tutuluyor. Ancak, bu motorun insansız sistemlerde kullanılacağını göz önünde tutuyor ve ben 2028 yılında bu motoru envanterde görebileceğimi düşünüyorum.”